Etiket arşivi: Ukrayna

“Küresel Sistemde Bedava Seyahat Etmek” ve Bir Yöntem Önerisi

3 Eylül 2014

2012 yılı başlarında yayınlanan kitabımın “Küresel Dengeler” bölümünden bazı alıntıları aşağıda sunuyorum.

“ … ABD’de üç yılı aşkın bir süredir, Demokrat bir Yönetim var. Başkanı Obama, Irak müdahalesinin yanlış olduğunu, önceliğin Afganistan’a verilmesi gerektiğini savunagelmiş bir liderdir. Beyaz Saray’da ilk gününden itibaren uluslararası işbirliği ihtiyacını vurgulamış, tevazu sergilemiştir. 2009 yılı Temmuz ayında Rusya Federasyonuna gerçekleştirdiği ilk ziyarette ilişkilerde yeni bir sayfa açmak istediğini söylemiştir…

“ … Başkan Obama, 2009 Kasım’ında Pekin’e yaptığı ziyarette benzer mesajlar vermiştir. Çin, günümüzde uluslararası ilginin odağında, küresel dengenin iki büyük aktöründen biridir… Okumaya devam et

NATO Zirvesi Öncesinde Ukrayna’da Görünüm

31 Ağustos 2014
Ukrayna sorununa ilişkin yazılarımda sürekli “hayatın gerçeklerine” değinmekle birlikte, 24 Ağustos tarihli ve “Ukrayna: Rusya’nın İnsani Yardım Konvoyu ve Ötesi” başlıklı sonuncusunu nispeten daha iyimser bir tonda bitirmeye çalışmıştım. Zira, Cumhurbaşkanları Putin ile Poroşenko’nun 26 Ağustos’da Minsk’de, Gümrük Birliği’nin ( 1 Ocak 2015’den itibaren “Avrasya Ekonomik Birliği” adını alacak) AB Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’un da katılımıyla düzenlenecek toplantısı vesilesiyle bir görüşme yapacakları biliniyordu. Alman diplomasisi yoğun bir gayret içerisinde görünüyordu. Nitekim bu görüşme yapıldı ama sonrasında işler kötüye gidişini sürdürdü. Bu görüşmenin ayrıntıları da basına çok fazla yansımadı. Benim izlenimim Poroşenko’nun sözünü esirgemediği, bunun da muhatabını mutlu etmediğidir. Okumaya devam et

Ukrayna: Rusya’nın İnsani Yardım Operasyonu ve Ötesi

24 Ağustos 2014
260 Kamyondan oluşan bir Rus konvoyunun 12 Ağustos 2014 tarihinde Moskova’dan Ukrayna’ya hareketiyle başlayan “insani yardım krizi”, kamyonların yüklerini boşaltarak 23 Ağustos’ta Ukrayna’dan ayrılmasıyla sona ermiş görünüyor. Buradaki en önemli risk unsuru, konvoya karşı girişilecek sorumlusu belirsiz bir saldırının neden olabileceği yeni bir çatışma idi. Bu olasılık artık geride kalmış olsa da, olayın zihinlerde iz bırakacağı ve tartışmanın bir süre daha devam edeceği söylenebilir. Okumaya devam et

Ukrayna Güncellemesi

6 Ağustos 2014
Ukrayna bunalımı, başlangıçta daha çok Batı ile Rusya arasında yarattığı gerilimle dikkati çekti. MH17 trajedisi ile dünyanın ilgi odağına oturdu. Sonra, İsrail’in Gazze harekatının ve bunun neden olduğu dramatik sivil can kaybının, ateş-kes girişimlerinin öne çıkmasıyla ikinci sıraya geriledi. Uluslararası ilgi açısından Ukrayna’yı, İŞİD veya yeni adıyla İslam Devleti nedeniyle Irak’taki gelişmeler izliyor. Suriye sorunu elbette unutulmuş değil ama şimdilik biraz kenarda. Onun arkasından Libya’daki çatışmalar geliyor. Afrika’da yayılmakta olan Ebola salgını ise bu tabloyu altüst etme potansiyeline sahip. En başta teknoloji olmak üzere birçok alanda ileri hamleler yapabilen dünyamız siyasi sorunları çözmekte, dini ve etnik bölünmüşlükleri yönetmekte son derece başarısız. Okumaya devam et

Ukrayna Gerilimi Tırmanıyor

30 Temmuz 2014
Malezya Hava Yollarına ait MH17 sefer sayılı uçağın 17 Temmuz günü 298 yolcusu ve mürettebatı ile Ukrayna üzerinde düşürülmesinden bu yana 13 gün geçti. Bu süre zarfında herkes olayın tarafsız bir uluslararası incelemeyle süratle aydınlatılması gerektiği yolunda görüş belirtti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), oybirliği ile kabul edilen 21 Temmuz 2014 tarihli ve 2166 sayılı kararıyla bu görüşleri ortak iradeye dönüştürmeye çalıştı. “… çalıştı” diyorum zira oybirliğine rağmen gelişmelerin ortaya koyduğu gerçek şu: koro aynı nakaratı tekrarlamayı sürdürse de sololar farklı. Herkes “kapsamlı, eksiksiz ve bağımsız bir uluslararası inceleme istiyor ama…” Okumaya devam et

Ukrayna Bunalımında Yeni Aşama

21 Temmuz 2014
Amsterdam-Kuala Lumpur seferini yapmakta olan MH17 sefer sayılı Malezya Hava Yolları uçağının, 17 Temmuz 2014 tarihinde, 298 yolcu ve mürettebatı ile 33,000 ft. irtifada, bir füze ile vurulması Ukrayna sorununu farklı bir aşamaya taşıdı.
Biraz geriye gidecek olursak, Ukrayna’da 25 Mayıs’ta düzenlenen seçimin ilk tur galibi, eski Dışişleri ve Ekonomi Bakanı, oligark Petro Proşenko oldu.
Proşenko 7 Haziran’da ülkede barış ve istikrarı sağlamak üzere bir plan açıkladı. Daha sonra on güne çıkardığı bir haftalık tek taraflı ateş-kes ilan etti. Rusya yanlısı ayrılıkçılarla görüşüp bunalımdan çıkış yolu bulmaya çalıştı. Karşılık bulamayınca askeri önlemlere yöneldi. Tatlı ve sert yöntemleri birlikte kullanmayı denedi. Belki çabalarının hiçbir sonuç vermediğini görmenin de yarattığı tepkiyle, 27 Haziran’da Brüksel’de, AB ile Ortaklık Anlaşmasını imzaladı. İmza töreninde, bunun tarihi bir gün olduğunu, ülkesinin bir gün AB’ne tam üye olmasını ümit ettiğini söyledi. Hatırlanacağı üzere, Kiev’deki gösterilerle başlayan gerilime yol açan neden, Yanukoviç’in bu Anlaşmayı imzalamaktan son aşamada vazgeçmesi olmuştu. Okumaya devam et

Küresel Denge ve Baş Aktörleri – 4: Avrupa Birliği, NATO ve Diğerleri

(Bu yazı dostum Emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’la birlikte kaleme alınmıştır.)

26 Mayıs 2014

Çin’e ilişkin yazımızda, bu ülkenin öngörüleri çok aşan ekonomik ilerlemesinin kendisi bakımından bir “yumuşak güç açığı” yarattığını düşünenler olduğuna değinmiştik. AB ekonomik açıdan ilk üç arasında; yumuşak güç bakımından ise başat küresel aktör. Çünkü demokrasi ve insan hakları bahsinde en ileri değerlerin savunucusu Avrupa. Ama bu iki özelliği, onu gerektiğinde küresel siyasete yön verecek ağırlığı koyabilen bir oyuncu yapmaya yetmiyor. Bunun da başlıca nedeni, kurumlarına diğer alanların yanı sıra dış ve güvenlik politikalarında belirli yetkiler tanınmış olsa da, AB’nin ulusal egemenliklerine sıkıca sarılan 28 ülkeden oluşması; kriz durumlarında hızla karar alamayışı; aldığı kararların arkasında kuvvetle duracak siyasi ve askeri güce sahip bulunmayışı. Okumaya devam et

Ukrayna: Cumhurbaşkanı Seçimi Öncesi Görünüm

23 Mayıs 2014

Ukrayna’daki gelişmelere ilişkin son yazımda (Ukrayna Krizi – 4) ABD, AB, Rusya ve Ukrayna arasında 17 Nisan 2014 tarihinde Cenevre’de üzerinde mutabık kalınan ve “gerilimi düşürmeye ve bütün Ukrayna vatandaşlarının güvenliğini sağlamaya yönelik ilk somut adımlar” başlığını taşıyan belge üzerinde durmuştum.
O tarihten bu yana yaşanan birçok sıkıntıya rağmen gerilimin genel olarak biraz aşağı çekildiği söylenebilir. Bunun başlıca nedeni Ukrayna’nın kendi içinde bir iyiye gidişten çok Rusya’nın doğu Ukrayna’ya askeri harekat düzenlemesi olasılığının şu sırada biraz azalmış olması.
17 Nisan Cenevre mutabakatından sonra da taraflar birbirlerini suçlamayı sürdürdüler. Kiev Yönetiminin ayrılıkçılara karşı giriştiği sindirme harekatı başarılı olamadı. Ayrılıkçı bölgelerde çıkan çatışmalarda ölenler oldu. Özetle, 17 Nisan Cenevre mutabakatı içtenlikle desteklenmedi ve uygulanamadı. Okumaya devam et

Küresel Denge ve Baş Aktörleri – 3: ABD

(Bu yazı, dostum Emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’la birlikte kaleme alınmıştır.)

21 Mayıs 2014

Soğuk Savaş sonrası dönemin ABD cephesine bakıldığında, 11 Eylül terör saldırılarının Vaşington’un dünyaya bakışında bir dönüm noktası olduğu tartışma götürmez. Bu saldırılar o tarihte ABD’ne karşı, çok sınırlı bir radikal çevre dışında, tüm dünyada büyük bir sempatinin doğmasına neden olmuştu.
Ancak, sekiz yıllık Bush Yönetimi, bu sempatinin ABD çıkarları ve daha yapıcı bir dünya düzeni için yarattığı avantajı değerlendirememiştir. Uluslararası sorunların aşılması için gerekli çok taraflı işbirliği ihtiyacını göz ardı edebilmiştir. Kendi karar ve eylemlerine uluslararası toplumu ortak etme çabalarında gecikmiş ve inandırıcı olmamıştır. Okumaya devam et

Küresel Denge ve Baş Aktörleri – 1: Rusya

(Bu yazı, dostum Emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’la birlikte kaleme alınmıştır. Bu ve onu izleyecek birkaç yazımızda değişmekte olan küresel dengelere ilişkin gözlemlerimizi sizlerle paylaşmaya çalışacağız.)

11 Mayıs 2014

Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin tamamlanmasıyla, İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde Doğu-Batı ilişkilerine egemen olan Soğuk Savaş sona erdi. Yaklaşık yarım asır boyunca küresel kuvvet ilişkilerine hakim olan yapıların uğradığı köklü dönüşüm sonucu iki kutuplu dünya düzeni yerini ABD’nin merkezini oluşturduğu tek süper güçlü bir düzene bıraktı. Ne var ki, 11 Eylül 2001’de ABD’yi kendi topraklarında vuran terör eylemleri, Afganistan’a askeri müdahale, Irak’ın işgali, ABD’nin savaş yorgunluğu ve kuşkusuz bunların da katkısı olan küresel ekonomik kriz tek kutuplu dönemin uzun ömürlü olmasına izin vermedi. Böyle bir küresel üstünlüğün ilelebet korunması esasen olanaklı değildi. Okumaya devam et