Aylık arşivler: Ekim 2014

Türkiye-ABD İlişkileri

 

(Bu yazı, dostum Emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’la birlikte kaleme alınmıştır.)

 28 Ekim 2014

Batı ile ilişkilerimizde ABD özel bir ağırlığa sahiptir. Türkiye’nin Irak’ın işgalinde ABD’nin istediği şekilde “tam işbirliği” yapmamış olması, Yönetim değişmiş olsa da, ABD kurumlarında giderilmesi daha fazla zaman gerektirecek bir tortu bırakmıştı. ABD de Irak bağlamında bizi sıkan, ilişkileri zedeleyen yanlışlar yapabilmişti. Dolayısıyla Irak nedeniyle düş kırıklığı yaşayan sadece kendisi değildi. Bundan sonrası için önemli olan karşılıklı yeni kırgınlıkların yaşanmamasıydı.

Yaklaşık altı yıldır ABD’nin başında, Irak’ın işgalinin “yanlış savaş” olduğunu söyleyen bir Başkan vardır. O Başkanın ziyaret ettiği ilk Müslüman ülke Türkiye olmuştur. Ankara’da yapılan görüşmelerde elbette uluslararası gündemde yer alan birçok sorun ele alınmış, karşılıklı beklentiler dile getirilmiştir. Ancak hiç kuşku yok ki Başkan Obama’yı Türkiye’ye getiren temel neden, Türkiye’nin demokratik, laik Cumhuriyet deneyimine vurgu yapmaktı. (*) Okumaya devam et

Ukrayna’da Genel Seçim

25 Ekim 2014
Yarın Ukrayna’da Rada seçimi var. Bu seçim, kuşkusuz ülke tarihinin en kritik parlamento seçimi olacak.
“The Economist” dergisi Ukrayna’nın seçim öncesi genel görünümüne ve karşısında bulunduğu sorunlara ilişkin çarpıcı gözlemler içeren bir yazı yayınladı. Bunlardan bir bölümünü şöylece özetlemek mümkün:
“Kiev’de başlayan halk ayaklanmasını ateşleyen enerji ve yeni bir başlangıç ümidi, 3600 kişinin yaşamını yitirdiği savaş nedeniyle artık çok aşağılarda. Kırım kaybedilmiş. Ülkenin güneydoğusunun sanayi bölgesi olan Donbas ayrılıkçıların elinde. Ateş-kes kırılgan. Çökmek üzere olan ekonomisinin ihtiyaç duyduğu reformları gerçekleştirmekte zaman kaybedilmiş. Okumaya devam et

Türkiye Algısı İnişte

22 Ekim 2014
“Biz de peşmerge güçlerinin geçişine yardımcı oluyoruz. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor.”
“Peşmerge henüz Türkiye üzerinden Kobani’ye gitmeye başlamadı.”
“Kobani’nin hep yanında olduk ve yardım ettik. Bilinen ve bilinmeyen yardımlarımız var.”
Kobani konusunda yığınla çelişkili beyan ve bilgi kirliliği var. Basına sızdırılan bilgiler var. Tek olmayan şeffaflık. Dolayısıyla Kobani konusunda somut şeyler söylemek içimden gelmiyor. Ama dış dünya ile ilişkilerimiz konusunda bazı gözlemler yapabilirim. Okumaya devam et

ABD-Rusya İşbirliği İçin Yeni Arayışlar

18 Ekim 2014
27 Haziran 2014 tarihli ve “Orta Doğu Senaryoları” başlıklı yazımı şöyle tamamlamıştım:
“… ABD ve Rusya’nın çıkarları Orta Doğu’da karmaşanın ve aşırılığın önlenmesinde yatmaktadır. Ortada, Suriye kimyasal silahlarının tasfiyesine ilişkin başarılı bir işbirliği örneği vardır. Taraflar İran nükleer programı konusunda da aynı masa etrafındadırlar. Bunlardan hareketle, Ukrayna’da gerilimin düşürülmesine, en azından sorunun ertelenmesine olanak verecek bir formülün mutlaka bulunması ve ABD ile Rusya’nın Orta Doğu’da istikrar adına işbirliği yapmaları gerektiğini tekrarlıyorum… “
MH17 sefer sayılı Malezya Hava Yolları uçağının Ukrayna’daki çatışma bölgesi üzerinde bir füze ile düşürülmesi Ukrayna bunalımını daha ileri bir noktaya taşıdı. Dile getirdiğim biçimde arayışlara bir süre için kapıyı kapattı. Rusya, ABD ve AB ekonomik yaptırımlarına kendi yaptırımlarıyla karşılık verdi. Okumaya devam et

İsrail-Filistin Sürecindeki Tıkanıklık Bıkkınlık Yaratıyor

17 Ekim 2014
İsrail’in Doğu Kudüs’te 2,610 konutluk yeni bir yerleşim projesine (Givat Hamatos) izin verdiğinin basına yansıması üzerine, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, “bu gelişmenin derin kaygı yarattığını, İsrail’in barışçı bir çözüme bağlılığının sorgulanmasına yol açacağını, uluslararası toplumdan tepki görmekle kalmayıp, İsrail’in en yakın dostlarıyla dahi arasına mesafe koyacağını, sadece Filistinlilerle değil Başbakan Netanyahu’nun yakınlaşmayı öngördüğü Arap ülkeleriyle arasındaki ortamı da zehirleyeceğini” söylediğine daha önce değinmiştim.(*) Okumaya devam et

Ukrayna’da Görünüm

12 Ekim 2014
Gündemimizde sadece IŞİD ve Kobani var. Oysa Ukrayna, Batı ile Rusya arasındaki bir numaralı sorun niteliğini korumakta. Dolayısıyla oradaki tabloya da kısaca göz atmakta yarar olabilir.
BM kaynakları, Kiev Yönetimi ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar arasında ateş-kesi sağlayan 5 Eylül 2014 tarihli Minsk Protokolünün imzasından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısını 331 olarak vermekte. Bunun nedeni, Minsk Protokolüne ve ona ek olarak 19 Eylül’de imzalanmış olan Muhtıraya rağmen bir türlü sonu gelmeyen ateş-kes ihlalleri, özellikle yerleşim merkezlerinin her iki tarafça ateş altına alınması. Bunalımın çıkışından bu yana sivil/asker toplam can kaybının ise, muhafazakar bir tahminle 3660 olduğu bildiriliyor. Okumaya devam et

Orta Doğu Açmazı ve Türkiye

8 Ekim 2014

Türkiye, Suriye’de rejimi değiştirme hedefini bu kez askeri güç kullanarak gerçekleştirmeyi göze almış ve IŞİD’İ bertaraf etmek amacıyla oluşturulmasına çalışılan uluslararası koalisyonun üyelerini de aynı hedefe yöneltebilmek için siyasi ve askeri kozlarını masaya koymuş görünüyor. Bu yaklaşımın gerçekçi, sonuç alıcı ve siyaseten arzu edilebilir olup olmadığını değerlendirebilmek için, askeri yöntemlerle rejim değiştirme operasyonların yakın geçmişteki seyrine ve ne netice verdiğine kısaca eğilmekte yarar olabilir.
ABD’nin 11 Eylül 2001 terör saldırılarına bir tepki vermesi kaçınılmazdı. Okumaya devam et

Gazze Ateş-kesi Sonrasında İsrail-Filistin Cephesi

4 Ekim 2014
İsrail’in 8 Temmuz 2014 tarihinde başlayan Gazze harekatı, 26 Ağustos’ta, kalıcı bir ateş-kes anlaşmasıyla sona erdi. Anlaşma, öze ilişkin konuların bir ay içerisinde Kahire’de ele alınmasına başlanacağı anlayışını da içermekteydi. Bu görüşmeler başladı ama bir yere varamadı. Okumaya devam et

IŞİD’e Karşı Uluslararası Koalisyon – Türkiye – Tezkere

2 Ekim 2014

Obama Yönetimi IŞİD’e karşı bir uluslararası koalisyon oluşturma çabasını sürdürürken, “bu noktaya neden ve nasıl gelindi?” sorusunu soranlara da rastlamak mümkün.
ABD yetkililerine bakılacak olursa koalisyona büyük destek var. Bazı Arap ülkeleri, bir süredir Irak’taki İŞİD hedeflerine düzenlenen hava akınlarına katılıyorlar. Hedefin iyi belirlenmesi, sivil halka zarar verilmemesi gibi savaş deneyimi gerektiren kriterler dikkate alındığında bu katılımın daha çok sembolik olması olasıdır. Batı ülkelerinden hava akınlarına katkı veren veya vermek isteyenler de var. Ancak bu katkılar şimdilik Irak ile sınırlı. Çünkü Bağdat yönetiminin hava akınlarına verdiği destek Irak bakımından uluslararası meşruiyeti sağlıyor. Suriye konusunda ise bu bağlamda bir açık söz konusu. Özetle, birçok iyimser beyana rağmen koalisyon konusunda yeterince güven yaratılabildiğini söylemek şu aşamada biraz zor. Okumaya devam et