İsrail-Filistin Sürecindeki Tıkanıklık Bıkkınlık Yaratıyor

17 Ekim 2014
İsrail’in Doğu Kudüs’te 2,610 konutluk yeni bir yerleşim projesine (Givat Hamatos) izin verdiğinin basına yansıması üzerine, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, “bu gelişmenin derin kaygı yarattığını, İsrail’in barışçı bir çözüme bağlılığının sorgulanmasına yol açacağını, uluslararası toplumdan tepki görmekle kalmayıp, İsrail’in en yakın dostlarıyla dahi arasına mesafe koyacağını, sadece Filistinlilerle değil Başbakan Netanyahu’nun yakınlaşmayı öngördüğü Arap ülkeleriyle arasındaki ortamı da zehirleyeceğini” söylediğine daha önce değinmiştim.(*)
ABD’ni, AB’nin ve AB ülkelerinin aynı yönde açıklamaları izledi. Basında, AB yetkililerinin, barış sürecinde ilerleme sağlanmadığı ve yeni yerleşim birimleri inşasına devam edildiği takdirde İsrail’e karşı yaptırım uygulayabileceğine, bu yönde hazırlığa başladığına ilişkin haberler de çıkıyor. Bu yola gidilecek olursa, alınacak önlemler herhalde “cezalandırıcı” olmaktan ziyade “uyarıcı” bir nitelik taşıyacak.
İsveç’in yeni Başbakanı Stefan Lofven 3 Ekim tarihinde Parlamento’da yaptığı konuşmada “iki devletli çözümün karşılıkla tanımayı ve barış içinde bir arada yaşama iradesinin ortaya konulmasını gerektirdiğini, dolayısıyla İsveç’in Filistin’i tanıyacağını” açıkladı.
İngiltere’de Avam Kamarası, “… Hükümetin, iki devletli çözüme ulaşılmasına katkı olarak, İsrail devleti yanında Filistin devletini de tanıması gerektiği inancını” dile getiren bir kararı 274’e karşı 12 oyla kabul etti.
Oylamaya Avam Kamarasının 650 üyesinin yarıdan fazlası katılmadı. Kararın Hükümeti bağlayıcı bir niteliği de yok. Ancak yine de bir ağırlık taşıdığında kimsenin kuşkusu bulunmuyor.
Bu bağlamda ilginç bir gelişme, aralarında iki eski bakanın, bir dışişleri müsteşarının, akademisyenlerin de bulunduğu 300’den fazla İsrailli şahsiyetin, İngiltere Parlamentosuna bir mektup göndererek, karar tasarısına olumlu oy verilmesini istemiş olması. Demokrasi ve düşünce özgürlüğü adına kaydedilmesi gereken bir olay…
İsrail bakımından olumsuz bu tabloda şüphesiz 50 günlük Gazze çatışmasının yarattığı sıkıntının payı var. Ancak bundan da önemlisi, barış sürecinin “adet yerini bulsun” kabilinden, üstelik zorla sürdürülen bir egzersize dönüşmüş olmasının yarattığı uluslararası bıkkınlık ve İsrail’in nihai çözümü olumsuz biçimde etkileyecek olmasına rağmen Batı yakasında ve Doğu Kudüs’te yeni yerleşim birimleri kurmayı inatla sürdürmesidir.
Yukarıda özetlediğim tepkilerin Netanyahu Hükümetini farklı bir tutum almaya ikna edeceğini söylemek pek olanaklı görünmüyor. Birleşmiş Milletler üyelerinin üçte ikisinden fazlasının Filistin devletini tanıyor olması, bunun kendi başına durumu değiştirmeye yeterli olmadığının kanıtı. Ancak bu sayının ve İsrail’e yönelik eleştirilerin artış eğilimi göstermesinin anlamı, kimsenin Filistin meselesinin ucu açık biçimde devamını istemediğidir.
12 Ekim’de Kahire’de çalışmalarını tamamlayan Gazze’nin yeniden imarına yönelik Donörler Konferansına katılan ülkeler 5.4 milyar dolarlık yardım taahhüdünde bulundular. Bu rakamla, Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’ın 4 milyar dolarlık yardım çağrısı da aşılmış oldu.
Böylelikle sıra müzakere sürecinin canlandırılmasına gelmiş bulunuyor. Süreç bir aşamada herhalde canlanacak olmakla birlikte asıl önemli olan sonrası…
———————————————————-
(*) 4 Ekim 2014 tarihli ve “Gazze Ateş-kesi Sonrasında İsrail-Filistin Cephesi” başlıklı yazım.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s