Aylık arşivler: Ocak 2014

Tunus Bir Ümit Işığı Olabilecek mi?

30 Ocak 2014

İki sene önce yayınladığım kitabımın “Arap Baharı” bölümünde şöyle demiştim:

“Tunus’taki gelişme biraz farklı oldu. İslami olarak nitelendirilen Ennahda % 41 oyla seçimleri (Ekim 2011) birinci sırada bitirdi ve 217 üyeli parlamentoda 90 sandalye sahibi oldu. Büyük liberal partiler % 34 oyla 73 sandalye kazandılar. Esas itibariyle yeni Tunus anayasasını hazırlamakla görevli yeni Parlamentonun yapması gereken ilk işlerden biri de Cumhurbaşkanı seçimi idi. Tunus Parlamentosu 12 Aralık 2011 tarihinde bu göreve laik ve merkez-sol eğilimli Cumhuriyetçi Kongre Partisi lideri Monsef Marzuki’yi seçti. Okumaya devam et

İran Nükleer Programına İlişkin “Ortak Eylem Planı”nın Uygulaması Başlarken

(Bu yazı, dostum ve meslektaşım Emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’la birlikte kaleme alınmıştır.)

26 Ocak 2014

İran ve P5+1, yani Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri ve Almanya, 23 Kasım 2013 tarihinde Cenevre’de, İran’ın nükleer programına ilişkin Ortak Eylem Planı üzerinde mutabakata vardılar.

Bu belge, teknik ayrıntıyı bir yana bırakacak olursak; İran’ın, nükleer silah üretiminin olmazsa olmazı uranyum zenginleştirme faaliyetini %5 düzeyinde dondurmasını, ileri   düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stoklarını tasfiye etmesini, nükleer tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)  yetkililerinin denetimine bugüne kadar olmadığı düzeyde açmasını, buna karşılık P5+1’in de yaptırımlar rejimine getirecekleri esneklikle İran’a yaklaşık 7 milyar dolarlık bir imkan sağlamasını içeriyordu. Cenevre mutabakatı sonrası verilen beyanatlardan, yayınlanan görüntülerden bu gelişmenin büyük memnuniyet yarattığı açıkça görülmekteydi. Okumaya devam et

Cenevre II: Nereye Doğru?

23 Ocak 2014

Cenevre II olarak adlandırılmakta olan Suriye barış görüşmelerinin 22 Ocak 2014 Çarşamba günü Montrö’de düzenlenecek açılıştan sonra Cuma günü Cenevre’de devamı kararlaştırılmış olduğu cihetle, bu haftanın ilginç gelişmelere, son dakika manevralarına sahne olacağı belliydi. (Bu arada, açılış toplantısının gerçekleştirildiği Montreux Palace’ın, 1936 Boğazlar Sözleşmesinin imzalandığı,  benim de genç bir heyet mensubu olarak katıldığım 10-11 Mart 1978 Ecevit-Karamanlis zirvesinin düzenlendiği otel olduğunu kaydedeyim.)

Haftanın ilk gününe damgasını vuran İran oldu. Çünkü BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Cenevre II’ye katılıp katılamayacağı, katılmak için ne yapması gerektiği bir süredir tartışılan İran’ı anılan toplantıya davet ettiğini açıkladı. Okumaya devam et

Afganistan’da Görünüm

19 Ocak 2014

Başkan Obama ve İngiltere Başbakanı David Cameron, 2013 Mart ayı ortasında Washington Post gazetesinde yayınladıkları ortak makalede şöyle demişlerdi: “Afganistan’daki uluslararası güce en büyük katkıyı yapan iki ülke olarak, askerlerimizin el Kaide’nin yapısının çökertilmesinde, Taliban’ın gücünün kırılmasında ve Afgan güvenlik güçlerinin eğitiminde kaydettikleri başarıdan gurur duymaktayız. Ancak, son gelişmelerin de ortaya koyduğu üzere bu, güç bir görev olma niteliğini korumaktadır…” Okumaya devam et

Suriye Barış Görüşmeleri Öncesi Tablo

16 Ocak 2014

ABD ve Rusya, ilişkilerinin “soğuk” olarak nitelendirilebilecek bir döneminde, 14 Eylül 2013 tarihinde, Cenevre’de,  “Suriye’nin Kimyasal Silahlarının Tasfiyesine İlişkin Çerçeve”  üzerinde mutabakata vardılar. Bu mutabakatın mimarları olan Dışişleri Bakanları, John Kerry ve Sergey Lavrov, uzun bir basın toplantısı ile metni dünya kamuoyuna açıkladılar. Basın toplantısında John Kerry, ABD ve Rusya’nın öteden beri, Suriye sorununun askeri değil siyasi yöntemlerle, müzakere masasında çözümlenebileceği noktasında görüş birliği içinde olduklarını, dolayısıyla siyasi süreci canlandırmaya ve silahsızlandırma ile arasında paralellik sağlamaya yönelik bir çaba içerisine gireceklerini açık biçimde dile getirdi. Okumaya devam et

Suriye İç Savaşının İnsani Boyutu

14 Ocak 2014

Suriye iç savaşı – ki bu artık bir iç savaş olmaktan çıkmakta – artan şiddetiyle günlük hayatımızın bir parçasına dönüştü. Yıkılan evler, yerle bir edilmiş mahalleler, cinayetler, cesetler, göç, açlık sefalet her gün haber ekranlarında. Maalesef, yıllardır uluslararası terörün, Afganistan ve Irak müdahalelerinin de oluşmasına katkıda bulunduğu öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bunları kanıksamasak bile tepkilerimiz törpüleniyor. Aslında şiddet kültürünün yayılması bunları da aşıyor. Sinemada, televizyonda, bilgisayar oyunlarında şiddet temaları giderek daha fazla işleniyor.

Ancak şu da bir gerçek ki, Suriye savaşının insani boyutu büyük bir dram oluşturuyor. Aşağıda bu konuda kısaca bilgi sunmaya çalışacağım. Okumaya devam et

Türkiye – ABD İlişkilerinde “Reset” Devam Ediyor

13 Ocak 2014

15 Aralık 2013 tarihli ve “Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Vaşington’u Ziyareti” başlığını taşıyan yazımda şöyle demiştim:

“… Davutoğlu da iki ülke arasında mevcut “değerlere dayalı örnek ortaklık” tan söz etmiş. Ayrıca, iki ülke arasında önemli görüş ayrılıkları bulunduğu izlenimini düzeltmek için olacak, “Türkiye Dışişleri Bakanı olarak ben ve hükümetim sizin bütün girişimlerinizi, diplomatik girişimlerinizi, Orta Doğu barış sürecini ve öncülük ettiğiniz birçok başka girişimi destekliyoruz” şeklinde bir cümle kullanmış. Okumaya devam et

İran Nükleer Programı: Uzlaşmada Bir İleri Adım Daha

12 Ocak 2014

Bundan yaklaşık iki yıl önce İran hakkında şunları yazmıştım:

İran Yönetiminin dünya kamuoyuna dönük söylemi ne olursa olsun, nihai amacının nükleer silah imali olduğunu, en azından bu açıdan opsiyonlarını açık tutmak istediğini düşünmeye daha yatkınım. Zaten nükleer kulübe girmek demek, binlerce nükleer başlık üretip, bunları füzelere yerleştirip konuşlandırmak da değildir. Başarılı bir nükleer deneme yapıp bu yeteneğe sahip olduğunu kanıtlamak uzunca bir süre için yeterlidir. Okumaya devam et

Türkiye-AB İlişkileri: Yerinde Saymak mı, Geriye Kaymak mı?

8 Ocak 2014

Son yıllarda, ekonomik performansı, bazı tehlike sinyallerine rağmen, birçok AB ekonomisinden daha iyi düzeyde seyreden Türkiye’de, bunun da verdiği güvenle, “AB karşıtı retorik” olarak nitelendirilebilecek bir söylem başladı. Dersler verildi. Orta Doğu ve Suriye’nin dış politikanın odağı haline gelmesiyle AB süreci  gündemden çıktı. Daha sonra dış politikada sonu gelmeyen yanlışların bir gündem değişikliğini dayatması üzerine tekrar eski defterlere dönüldü. Bu bağlamda, yeni bir müzakere faslının açılması ve  “vize müjdesi” ile AB sürecinde bir canlanma olduğu izlenimi yaratılmak istendi. Maalesef, bu iki gelişme de göz boyamadan ibarettir. Okumaya devam et

Türkiye’nin Güvenlik Sorunları

(Bu yazı dostum ve meslektaşım Emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’la ortaklaşa kaleme alınmıştır.)

5 Ocak 2014

Türkiye’nin güvenlik sorunları daima yoğun ve çok boyutlu olmuştur. Soğuk savaş döneminde Türkiye NATO’nun güney kanadında önemli sorumluluklar üstlenmişti. Buna karşın İttifakın güvenlik desteğini sağlamış ve Batı’nın en güçlü siyasi/diplomatik kurumunda eşit haklara sahip bir üye olarak sesini duyurma olanağına kavuşmuştu.

Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte Türkiye kendisini üç çatışma alanının ortasında buldu. Eski Yugoslavya’nın dağılma süreci bizi on yıldan uzun bir süre meşgul etti. Balkanlar Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olduğu için ticaret, ulaşım ve haberleşme aksadı. Binlerce göçmen ülkemize geldi. Kafkasya’daki sorunlar, özellikle Azeri-Ermeni ihtilafı benzer sorunlar yarattı. Nihayet, Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgali ile başlayan Irak sorunu Türkiye’nin güvenliği, ticareti, petrol alımları ve yatırımları bakımından elan devam eden sıkıntılara Okumaya devam et