23 Mart 2014
Ukrayna krizi, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı, bunun Rusya’nın Batı ile ilişkilerinde neden olduğu gerilim Orta Doğu sorunlarının geçici bir süre için arka plana itilmesine neden oldu. Soyut olarak bakıldığında bunun nedeni ne Ukrayna’daki protesto eylemlerinde yaşamlarını yitirenlerin sayısı ne de Kırım’ın kaybı olabilir. Çünkü, Irak’ta birkaç günde terör eylemlerine kurban gidenlerin sayısı Ukrayna’ki protesto eylemlerinde ölenlere eşit veya daha fazla; 2013’de iç çatışmalarda ve terör eylemlerinde ölenlerin sayısı yaklaşık 9,000. Suriye’de ise El Kaide bağlantılı İslamcı gruplar kontrolleri altındaki alanları genişletmekteler. Daha açık bir deyişle bu gruplar Suriye’nin bir bölümünü ilhak etmiş durumdalar.
Ama neticede orası Avrupa, burası Orta Doğu. Dünyanın değişik ülkeleri/bölgeleri, en başta yaşam hakkı olmak üzere insan haklarına, temel özgürlüklere farklı standartlarla yaklaşınca dünyanın onlara bakışı da farklı olabiliyor. “Şark için geçerli demokrasi” kavramı da buradan kaynaklanıyor.
Mezhep savaşı Suriye’den sonra Irak’ta da yayılıyor. Lübnan’a yansımaları artıyor.
Suriye’de iyiye giden hiçbir şey yok. Bağımsız bir araştırma grubu tarafından BM İnsan Hakları Konseyine sunulan uzun rapor durumun korkunçluğunu bilmem kaçıncı defa gözler önüne seriyor. Yabancı basında çıkan haberler de aynı doğrultuda.
Kısaca ifade etmek gerekirse,
- Ülke, Esad rejimi, Suriyeli Kürtler ile bir kısmı aşırı İslamcı muhalif gruplar arasında filen paylaşılmış durumda ve bunun kalıcı olabileceğini öngörenlerin sayısı artmakta;
- Birçok gözlemci Esad’ın yakın hatta orta vadede gidici olmayacağını da düşünmeye başladı;
- Evlerini terk eden Suriyelilerin sayısı 9.5 milyon ki bu nüfusun yaklaşık % 42’sine tekabül ediyor; tahrip olan mesken sayısı 700,000 olarak veriliyor. Komşu ülkelere sığınanların sayısı 2.6 milyon;
- İşsizlik % 50 düzeyinde; fabrikalar kapalı;
- Muhtaç durumda olanlara insani yardım ulaştırılmasında ciddi sorun var; açlık çekerek ölenlerin sayısı artıyor;
- Gerek rejim gerek muhalifler “insanlık suçu” niteliğindeki eylemlerini sürdürüyor;
- Irza geçme bir baskı/intikam yöntemi olarak giderek yaygınlaşıyor;
- Her iki tarafta yargısız idamlar sürüyor;
- Çeteler insanları kaçırıp rehin alıyor;
- İsrail, bir bombalı eyleme tepki olarak, Golan bölgesindeki Suriye topraklarına operasyon düzenledi.
Bu arada Suriye kimyasal silahlarının imhası süreci bazı gecikmelerle de olsa devam ediyor. Bugüne kadar bu tür silah stoklarının yaklaşık % 45’i ülke dışına çıkarıldı. Ancak, bu stoklarının tamamının 30 Haziran 2014’e kadar ülke dışına çıkarılmasının zor olacağı anlaşılıyor. Oysa Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) ile BM Güvenlik Konseyini kararları bunu öngörmekteydi.
Bugün Suriye ile aramızda ikinci uçak düşürme olayı yaşandı. Keşke ne bizim ne de onların uçağı düşürülseydi. Keşke El Kaide bağlantılı Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) teröristleri Niğde Ulukışla saldırısını gerçekleştiremeseydi. Keşki IŞİD savaşçıları Süleyman Şah Türbesi yakınlarına gelip oradaki küçük birliğimizi tehdit etme cüretini gösteremeseydi. Keşke Türkiye Suriye’deki iç çatışmaya mesafeli kalabilseydi.
Irak’ın sıkıntıları da bitmiyor. Suudi Arabistan yurt dışında savaşan vatandaşlarına ceza uygulayacağın açıkladı ancak Irak yönetimi Riyad’ı Irak’a radikalleri göndermekle suçlamaya devam ediyor. El Kaide bağlantılı veya benzeri gruplar Irak kuvvetleriyle ve kendi aralarında çatışmayı sürdürüyor. Barzani yönetimiyle petrol konusunda yaşanan ihtilaf henüz çözülmüş değil. Ülke bu ortamda 30 Nisan 2014’de düzenlenecek seçimleri bekliyor.
Mısır’da kutuplaşma devam ediyor. Rejim bütün muhalif çevreler üzerindeki ağır baskısını sürdürüyor.
Libya istikrara kavuşmaktan çok uzakta. Militan grupların el koydukları ulusal petrolü kendileri adına pazarlama girişimleri üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bunun önlenmesini öngören bir kararı oybirliğiyle kabul etti. Son iki yılda Libya’daki iç çatışmalarda ölenlerin sayısı 1,200.
İsrail-Filistin barış görüşmeleri ümit vermiyor. Oysa hem bölgenin hem de Obama yönetiminin bu süreçte “başarı” değilse bile “ilerleme” olarak nitelendirilebilecek bir gelişmeye her zamankinden fazla ihtiyacı var.
İsrail Cumhurbaşkanı Shimon Peres, Nevruz münasebetiyle yayınladığı mesajda, Yahudilerin ve İranlıların geçmişte çok iyi ilişkilere sahip olduğunu, bunun gelecekte de böyle olacağına inandığını belirtti.
Belki şimdilik yolunda gider görünen tek husus, İran ile P5+1 arasında sürdürülen müzakereler. Taraflar 7-9 Nisan’da Viyana’da tekrar bir araya gelecekler. İran bu müzakereleri olumlu bir sonuca götürmenin getirisini kavramış olduğu izlenimini veriyor.
Bir zamanlar “bölgede bir istikrar adası” olarak anılan Türkiye de, kutuplaşma süreci içerisinde, bu niteliğini hızla yitiriyor. Twitter’in kapatılması olayına ilişkin İngiliz Guardian gazetesi haberine yorum yapan okurlar arasında Türkiye’yi Mısır ve Rusya’ya benzetenler var. Yani Batı’daki Türkiye algısı maalesef bu yönde gelişiyor. Suudi Arabistan ve bazı Körfez ülkelerinde de sosyal medya üzerinde baskının arttığı biliniyor. Ancak yabancı basın, Twitter’ı kapatanların sadece Çin ve Türkiye olduğunu yazıyor. Eskiden pek çok kişinin kullandığı “şeriatın kestiği parmak acımaz” deyimi şimdi kulaklarda farklı yankılanıyor. “2014’ün AB ile ilişkilerimizin altın yılı olacağı” kehanetinin ne kadar boş bir beyan olduğu her geçen gün daha iyi görülüyor.
Özetle, Orta Doğu dibe inmeye, Türkiye Orta Doğu’laşmaya devam ediyor.
—————————————————————————————————————-
Not: Ross Douthat’in New York Times’da yayınlanan 22 Mart 2014 tarihli, “Russia Without Illusions” başlıklı yazısını Ukrayna Krizi ve Rusya-Batı ilişkileriyle ilgilenen okurlarıma öneririm.