Suriye’ye İnsani Yardımlar: BM Güvenlik Konseyi’nin 2165 Sayılı Kararı

18 Temmuz 2014

14 Ocak 2014 tarihli ve “Suriye İç Savaşının İnsani Boyutu” başlıklı yazımda, iç savaş nedeniyle bu komşumuzda yaşanmakta olan ve genelde “felaket” olarak nitelendirilen sorunlara değinmiştim.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 22 Şubat 2014 tarihinde oybirliğiyle kabul ettiği 2139(2014) sayılı kararla, savaşın bütün taraflarından ve özellikle Şam yönetiminden, BM insani yardım ajanslarına ve onlarla birlikte çalışan kuruluşlara Suriye’deki ihtiyaç sahiplerine “güvenli ve engelsiz erişim” sağlamasını istedi.
Karar beklenen sonucu vermedi. Suriye’deki durum kötüye gidişini sürdürdü. Suriye halkının yarısı, bir başka deyişle 10.8 milyon Suriyeli acil insani yardıma muhtaç hale geldi. Bunların yaklaşık yarısı muhaliflerin kontrolündeki kesimlerde bulunuyor. Bir kısmı da kuşatılmış alanlara hapsedilmiş durumda ve tam bir sefalet içerisinde.
Bu durumda BMGK insani yardım konusunu tekrar ele aldı ve 14 Haziran 2014 tarihinde, yine oybirliğiyle, 2165(2014) sayılı kararı kabul etti.
Bu son kararın içeriğine geçmeden şunu belirtmekte yarar var: 2165 sayılı karar, BMGK’nin son iki yılda Suriye konusunda oybirliği ile kabul ettiği üçüncü karar.
Bunların birincisi, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanlarının 14 Eylül 2013 tarihinde Cenevre’de “Suriye Kimyasal Silahlarının Tasfiyesine İlişkin Çerçeve” üzerinde mutabık kalmalarını izleyen ve bu girişimi onaylayan 27 Eylül 2013 tarihli ve 2118(2013) sayılı karar idi.
BMGK’ne Suriye konusunda başka karar tasarıları da sunuldu veya sunulmak istendi ancak bunlar üzerinde uzlaşma sağlanamadı.
Suriye halkına insani yardım ulaştırılmasına ilişkin iki karara dönecek olursak, bunlar arasındaki temel fark, ikincisinin (2165), yardım sevkiyatı için Şam yönetiminden onay alınması uygulamasına son vermesi.
2165 Sayılı kararın uygulamaya ilişkin maddelerini şöylece özetlemek mümkün:
• Birleşmiş Milletler insani yardım ajansları ve onların işbirliği yaptığı kuruluşlar, Suriye makamlarına bildirimde bulunarak, tıbbi ve cerrahi malzeme dahil insani yardımları en kısa yoldan tüm Suriye’deki ihtiyaç sahiplerine ulaştıracaklardır.
• Bu amaçla, çatışma hatlarını kesen yolları (routes across conflict lines) ve mevcutlara ilaveten, Bab al-Salam, Bab al-Hawa, Al Yarubiyah ve Al Ramtha sınır kapılarını ve kullanabileceklerdir.
• Suriye’ye komşu ülkelerin de onayı alınmak suretiyle BM Genel Sekreterinin yetkisi altında bir denetim mekanizması kurulacaktır.
• Bu mekanizma, yardımların BM tesislerinde yüklenmesini ve Suriye’ye komşu ülkelerin yukarıda değinilen sınır kapılarında açılmasını (kontrolünü) denetleyecek ve BM bunların sadece insani yardım olduğunu Suriye makamlarına teyit edecektir.
• Bu düzenleme 180 gün için geçerli olacaktır.
Suriye’nin yukarıda değinilen dört gümrük kapısından ilk ikisi Türkiye (Bab al-Salam/Öncüpınar ve Bab al-Hawa/Cilvegözü) diğerleri ise Irak ve Ürdün sınırındadır. Dördü de muhalif güçlerin elinde bulunmaktadır.
Kararda ayrıca, Suriye’deki çatışmanın tüm taraflarından insani yardımların yerine ulaştırılması önündeki engelleri kaldırmaları istenmekte; bu bağlamda yerel ateş-kes anlaşmalarının önemine de değinilmektedir.
Şam yönetiminin kendi kontrolü altındaki sınır kapılarından yardım akışını kolaylaştırma, engellememe yükümlülüğü devam etmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Kararda öngörülen denetim mekanizmasıyla güdülen amaç, Suriye’ye “insani yardım” etiketi altında silah sokulmasını engellemek ve böylelikle Şam yönetiminin yardımlara karşı çıkma, yardımların muhaliflerin kontrolündeki alanlara, özellikle kuşatma altındaki kesimlere ulaşmasını önleme gerekçesini elinden almaktır. İsteyenler diledikleri tarafa, bugüne kadar olduğu üzere, silah vermeye devam edeceklerdir. Daha açık bir ifadeyle, bu karar bir silah ambargosu değildir. Yardım akışını hızlandırmaya yönelik bir tertiptir.
Karar üzerinde uzlaşı sağlanmasının yaklaşık bir ay sürdüğü, Batılıların, karara aykırı davranışlar sergilemesi durumunda Şam yönetimine karşı siyasi ve ekonomik yaptırımlara gidilmesine olanak verecek yazım önerilerinin Rusya ve Çin tarafından reddedildiği anlaşılıyor. Bu iki ülke, yaptırım konusunun ayrıca ele alınması ve ayrı bir karara konu teşkil etmesi gerektiği noktasında ısrarlı davranıyorlar.
Suriye’ye yapılacak tüm uluslararası yardımların kendi denetiminden geçmesini isteyen Şam yönetimi, beklenebileceği gibi 2165 sayılı karara karşı çıktı.
Kararın kabulünden sonra yaptıkları konuşmalarda Rus ve ABD Daimi Temsilcileri Güvenlik Konseyinde birlik sağlanmasından duydukları memnuniyeti dile getirmişler.
Rusya Daimi Temsilcisi Büyükelçi Vitaly Churkin kararın Suriye’deki terör eylemlerine son verilmesi çağrısını da içerdiğini (kararın giriş paragraflarındaki ifadeleri kastediyor) ; karar metninde hükümlerine uyulmasını zorlayacak otomatik tedbirler bulunmadığını; denetim mekanizmasının etkin biçimde uygulanmasını beklediklerini dile getirmiş.
ABD Temsilcisi Büyükelçi Samantha Power ise, aslında insani yardımlar konusunda yeni bir karara ihtiyaç bulunmadığını ancak Suriye yönetiminin yardımları engellemeyi bir “silaha dönüştürmesinin” bunu gerekli kıldığını; BMGK’nın kararın ihlali durumunda kararlı önlemlere yönelmesi gerekeceğini belirtmiş.
Böylelikle iki ülke de görüşlerini ayrıca toplantı tutanağına geçirmişler.
Rusya’nın 2165 sayılı karara olumlu oy vermesi önemlidir. Bu tutumda, Suriye halkının sıkıntılarına bigane kalmış olmamak kaygısı yanında, Ukrayna’da suların bir türlü durulmadığı bir dönemde, Moskova’nın gerektiğinde Batı ile birlikte hareket edebildiğini gösterme arzusunun da rol oynadığı düşünülebilir. Ne var ki Ukrayna’da ve ABD-Rusya ilişkilerinde gerilim devam ediyor, hatta artıyor. ABD, Rusya’ya dönük bir dizi yeni ekonomik yaptırımı yürürlüğe koydu. Bir Malezya yolcu uçağının güneydoğu Ukrayna üzerinde düşürülmesi ise ilk planda gerilimi çok yukarılara çıkarabileceği gibi aklıselimin duruma egemen olmasının başlangıcı da olabilir.
Malezya uçağının düşürülmesinin, uluslararası sivil havacılık yönetiminin etkinliği bakımından ciddi bir özeleştiriye neden olması da mümkündür.
Kendi gündemimize dönecek olursak, sokakta kalmış Suriyeli sığınmacıların, Türkiye dahil komşu ülkelerdeki görüntüleri, savaş koşulları altında, bir kısmı da kuşatılmış bölgelerde yaşam mücadelesi vermekte olan Suriye halkının yaşadığı derin sefalet hakkında fikir vermeye fazlasıyla yeterli olduğunu söyleyebiliriz. BMGK’nın insani yardımlara ilişkin son kararının bu tabloyu ne ölçüde değiştirebileceği ise en azından kuşkulu. Bu da gösteriyor ki önemli olan savaşları kazanmak değil, savaşları önleyebilmek.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s