25 Şubat 2014
Bundan iki yıl önce şunları söylemiştim:
“Dış politikanın özünde, Atatürk’ün de belirttiği üzere, içerde güçlü olan ülkelerin dışarıda da güçlü olduğu gerçeği yatmaktadır. Dolayısıyla, dış politika alanındaki en büyük kozumuzun, bizi içeride güçlü kılacak olan, demokrasimiz ve onun özünde yatan uzlaşma kültürü olduğunu unutmamalıyız.
“Bugün ülkemizde, demokrasinin özünü teşkil eden kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi temel kavramlar dahi tartışmaya konu olmaktadır. Oysa bunların tartışmasını yıllar önce geride bırakmış olmalıydık.
“Şubat 2012’de tanık olunan bazı gelişmeler ülkemizde bir güç mücadelesi olduğu şeklinde yorumlandı. Bu mücadelenin özünü anlayabilen kaç kişi var? Ben sade bir vatandaş olarak siyasi tercihimi her dört yılda bir, oy pusulasında yer alan siyasi partilerden birinin altındaki boş yuvarlağın içine “evet” mührünü basarak ifade ediyorum. Yoksa “Siz oyunuzu vermeye devam edin ama o iş başka, bu iş başka…” denilecek bir noktaya mı geldik? Bunu bir demokrasiye egemen olması gereken şeffaflıkla nasıl bağdaştırabiliriz?
“AB ilerleme raporlarında, yabancı basında dikkatli bir üslupla da olsa eleştiri dozu artmaktadır.
“Son dönemde bir kısım dış basında sürekli Türkiye’nin öneminden, bölgede artan ağırlığından söz ediliyor. Ama şunu gözden kaçırmayalım: Bütün bu yazılarda Türkiye’deki otoriterleşme eğiliminden, basının çekingenleştirilmesinden de söz ediliyor.
“Aslında Batı’da bu tür eleştiriler yapıldığında değerlendirme tamamlanmış olur. Ama söz konusu olan onlarınkinden farklı, Şark’a özgü bir demokrasi anlayışı ise o zaman çıkarlar ağır basar ve yanıltıcı övgüler başlar.
“Türkiye’nin durumu bu kategoriye girmemelidir. Demokrasi özlemi tarafından tetiklenmiş olsa bile Arap Baharı’nın inişli çıkışlı, sıkıntılı ve uzun bir süreç olacağı ortada. İran nükleer programına ilişkin kaygılar artıyor. Suriye’deki gelişmelerin alacağı seyir bölge çapında yansımalar yaratabilecek nitelikte. Böyle bir dönemde Batı, Türkiye’yi yanında görmek istiyor. Bunun için de söyleminde cömert davranıyor ama eksiklerimize hiç değinmemenin de en asgari dürüstlük ölçülerine sığdırılamayacağını biliyor.
“Bu söylemin sadece övgü kısmını duyanlar var. Oysa komşularla sorunlarımız, içerde ciddi meselelerimiz var. Ülkemiz siyasetine egemen gerilim ortamı, kullanılan üslup bunlarla örtüşmüyor…”
Gelelim bugüne: Artık sadece eleştiri var.